DENGBEJ ŞAKIRO VAKFI

DÜYA MÜZİK AİLESİ İÇİNDE KÜRT DENGBEJLİĞİ

Bütün halkların kültür ve edebiyat tarihinde olduğu gibi müziğin yeri de özgünlüğünü korumuş, müziğin üslubu o halkların edebiyat tarihinde de o toplumun duyguları üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Ayrıca bazı halkların müzik tarzıyla kimlikleri de iç içedir. Buna göre "Dengbêjî!" denildiği zaman, hemen akla Kürt toplumu, Kürt kişiliği, Kürt kimliği, yani Kürt dili ve müziği geliyor. Çünkü Dengbêjî;; Kürt toplumu için sadece Kürt müziğinin özgün müzik tarzı değil; aynı zamanda Kürt toplumunun direngen kişiliğinin özellikleri ve Kürt toplumunun yaşam ufkunun netleşmesidir, berraklaşması ve aydınlanmasıdır da.

Böylece müzik; İnsanın ve toplumun duygularına etki eden ve onu şekillendiren en büyük güçtür. Toplumun düşünce ve inançlarında, görüş ve duyguları üzerinde modern bir etki yaratarak toplumun geleceğe modern ve coşkulu bir dalga ile akmasını sağlar. Sosyal yaşamın neşe kaynağıdır müzik, aynı zamanda acıların, anıların paylaşılması, mutlu olay ve olguların anlatılmasıdır da müzik. Aşkların, sevinçlerin yorumlanmasının yasın sıra, insanların yüreğini yakan acı dolu toplumsal olay ve oluşlar, üzen olaylar ve davranışlar toplumsal olaylar olduğu için, bu olayları sanatsal bir dille ifade eden müzikler de tüm insanlar tarafından dinlenmektedir, bu nedenle "müzik evrenseldir" denilmiştir. Bazı müzik parçaları, sözleri iyi anlaşılmasa da duyguları ifade ederek insanların dikkatini çeker ve dikkatle dinlenir. Yani müzik evrensel bir ifade olarak tüm toplumların sevinçlerini ve üzüntülerini aktarır, buluşturur, tanıştırır biribirlerine öğretimlerini sağlar. Flamenkoyu dinlediğimizde ve oyunlarını seyrettiğimizde İspanyol toplumunun duygularını anlarız. Bu bağlamda İspanyol toplumunun sevinçlerini, acılarını öğreniyor ve bilgileniyoruz. Afrika kıtasının insanlarının, Amerika kıtasının insanlarının, Hindistan'ın, Avrupa'nın, Rusya'nın vb. halkların müzik tarzı, tüm dinleyenleri duygulandırır, coşku yaratır, heyecanlandırır veya üzer. Üzüntülerine ve sevinçlerine ortak olur. Ayrıca diğer tüm halklar da kendi dillerinin, kültürlerinin, sanatlarının ve müziklerinin özgünlüklerine sahiptir. Bütün halkların tarihinde dilin, kültürün, sanatın ve müziğin önemi her zaman korunmuştur. Dilin, kültürün, sanatın ve müziğin sahiplenilmesi ve korunması, ulusal kimliğe sahip çıkma olarak görülmüş ve bu, o halkın ulusal tehditlere karşı dayanışma ve birliğinin temeli haline gelmiştir. Çünkü kültür ve sanat, müzik ve yaşam, ulusal inşanın harcı gibi, birbirine bağlıdır ve o halkın tüm insanlarının ortak bir temelde birliğini sağlar. Tüm halkların müziği, kendi coğrafyalarından süzülüp çözümlenen duygu yumağıdır. Müzik, ait olduğu halkın kişiliğini barındırır, coşturur harlandırır. Bu anlamıyla müzik kişiliktir. Müziğin sahiplenmesi bu şekilde değerlendirilmelidir.

Benzersiz sıkıntı ve olaylar örgüsü içinde gelişen Kürdün özgün tarihsel yaşamı, çağdaş Kürt toplumunun ulusal kimliği, Kürtçe dili, kültür ve sanatının, müziğinin yani, gelişmeyi engelleyen anormal bir sürecin ‘normal!’leşmesi şeklinde gelişmiştir. Çünkü Kürt toplumunun yaşam koşulları her zaman anormal olmuştur; asimile etme çabaları, yok sayma ve yok etme yaklaşımlarına hep maruz kalması, ağır kısıtlamaların ve resmi yasaklamalar ortamında normal bir yaşam sistemini kurup gelişim sağlamanın koşullarını bulamadı. İşte Dgengbêjlik; asimilasyon ve yok sayılmaya karşı kendini sahiplenme mücadelesidir. Toplumun yaşadığı bunca olaylar dikkate alındığında, normal bir hayatı yaşamak neredeyse hiçbir zaman mümkün olmamıştır. 1992 yılına kadar adı yasaktı, dili yasaktı, sanatı ve müziği yasal olarak yasaklanmıştı. Anadili ile eğitimini yapamadığı için devamlı asimilasyona uğrayıp erimeyi yaşadı. Dünya halklarının en eski tarihine sahip halklardan biri olmasına rağme halk olarak tarihi boyunca sıkıntılar ve yasaklamalar içinde yaşamış, anormal koşullarda, özgür ortamdan yoksun, yasaklı yaşamıştır!.. Mevcut yasaklı, engelleyici ortamlarda da koşullar elverdiğince, onurlu bir tavır sergilemiş, kültürünü, sanatını, dilini, müziğini sahiplenmiştir. Kürt toplumu tarihinde de belirtildiği gibi, Kürt toplumu kendini sahiplenmenin bedelini ağır ödemiş ancak onurunu kaybetmemiş, tüm saldırılara ve engellemelere rağmen dilini, müziğini, değerlerini, kültürünü ve sanatını korumuştur.

Olumsuz yaşam koşullarında, Kürt toplumunun tarihinde dengbêjlerin rolü çok önemlidir. Kürt dilinin ve kültürünün yükünün taşıyıcısı oldular. Bu yükü taşıdılar. Kürt dengbêjleri ve Kürt anneler, Kürt dilinin ve kültürünün yükünü taşıyarak günümüze kadar taşıdılar. Elbette onlara minnettarız, şükranla saygılarımızı sunuyoruz, önlerinde eğiliyoruz. Ancak bu süreçten sonrada, bu tavrın geliştirilmesi, güçlendirilmesi ve sistematize edilmesi gerekiyor. Yani çalışma için kurumlaşma gereklidir. Seslerin tınılarını öğreten, anlamını aktaran bir kurumlaşma olmalı ki dengbêjlik sevilebilsin, anlaşılabilsin. Çünkü, eğer detaylı bilgilenmeye sahipse insan sevebilir, bir olgudan habersiz olduğun şeyi sevemezsiniz!

Dengbêjler, tüm yasaklara ve tehditlere rağmen Kürt dili, kültürü ve sanatına sahip çıkmışlar. Onlar her zaman Kürt dilinin mücadelecisi, Kürt müziğinin ve sanatının mücadelecisi olmayı başarmışlardır. Gizlice köy köy gezmişler, stranlar söylemişler, stranlar bestelemişler, ezgiler yorumlamışlar, Kürt toplumunun duygularını dile getirmişler ve günün şartlarına göre bunları teyp kasetine kaydetmişlerdir. Kürt toplumunda olayları aşkları sevdaları, dengbêjî tarzında kılam konusu yapmışlar ve yorumlayıp okumuşlardır. Dengbêjin köye geleceği duyulunca bu bilgiyi duyanlar, kılamlaı kaydetmek amacıyla kaset ve teyplerini hazırlayarak teypi dengbêjin önüne koyup dengbêjin kılamlarını kayıtederlerdi. Bu sayede dengbêj, köye gittiğinde misafir olduğu evde yer kalmıyor ve kılamların sesinin kaydedilmesi için onlarca kaset hazır önüne konulurdu. Dengbêj, kılamlarını uzun süre seslendirirdi ve kayıt cihazı sahipleri sesini coşkuyla kaydederdi. Kürt toplumunun tüm dengbêjlerinin durumu bu şekilde gelişmiştir. Çünkü o dönemde Türkiye'de Kürtçe kanunen yasaklanmıştı, kasetler Kürtlerin tutuklanmasına ve cezalandırılmasına sebep oluyordu. O yüzden dengbêjlerin bu kılamları, büyük bir korku ve gizlilik içinde yapıldı ve bu topluma özgü bir faaliyet olarak yapıldı.

Kürt toplumunun dengbêjlerinden Dengbêj Şakiro; 25 Aralık 1936'da Ağrı'nın Zedkan ilçesine bağlı Kelê köyünde doğdu. Ailesi Zilanlıdır. Şakir, Badihê Mihê Zili'nin oğludur. Bedihe Zili, Zila Vadisi katliamından sonra canlarını kurtarmak için göç etmiş, uzun süre mahkum ve firari kalmışlardı. Dengbêj Şakiro'nun ailesi de devletin mahkumu, firari oluyor. Aile büyüklerinin yanı sıra ağabeyleri de canlarını kurtarmak için devletten kaçak durumuna düşerler. Bu nedenle dengbêj Şakiro da, gençliğinde tüm ailesiyle birlikte 1959 yılında Adana’ya sürgüne gönderilirler. 7 yıl orada sürgünde kalırlar. 7 yıl sonra, 1966 yılında nihayet Muş'a dönebilirler. Oradan 2 yıl sonra 1968 yılında Erzurum ilçesine bağlı Karayazı/Gogsi'ye dönerek oraya yerleştiler.

Dengbêj Şakiro, çocukluğundan beri dengbêjî kılamlarını okumuş ve dengbêjlik duygularıyla kendini yetiştirmiştir. Gençlik yıllarında radyodaki Türkçe şarkılar ilgisini çekmiş ancak, babasının uyarısı üzerine; "Şakirim, oğlum, eğer sadece Kürtçe şarkı söylemezsen, sen benim oğlum değilsin, seni evlatlıktan reddederim!" Bu uyarı, onun ulusal duygularla bütünleşmesini sağlar. Babasının uyarısı üzerine kendi yönünü doğrultur ve büyük bir coşku ile vargücü ile Kürt dengbêjliğini geliştirmeye yönelir. Bu amaçla, dönemin ünlü dengbêji Resoye Gopala'nın öğrencisi olarak ses eğitimini görür. Dengbêj Reso da, Şakirodaki cevheri görür ve onun gelişmesine özen gösterir.

Dengbêj Şakiro, artık her geçen gün daha fazla kılam söylüyor, kılam sözleri yazıyor ve giderek daha çok tanınmaya başlıyor, dinleniyor ve seviliyor. Dengbêj Şakiro'nun adı ve sesi artık tüm çevrelerde duyulmakta, büyük bir sevgiyle karşılanmakta ve igiyle dinlenmektedir. Kılamları Kürt Toplumu’nun duygularını dile getirmekte, sesi toplumsal bir heyecana neden olmaktadır. Dengbêj Şakiro, farklı ses tonlarında kılam yorumlarını geliştirebiliyor, zaman zaman dengbêj divanlarını hazırlıyor, dengbêjler grubu olarak birlikte gece gündüz kılam okuyor ve Kürt müziğinin büyük etkisini geliştiriyor. Dengbêj Şakiro, duyduğu üzücü olayları, tanık olduğu acıları, aşk öykülerini, sevinçleri, coşkuları kılamlarda dile getirir ve bunu köy köy gezinerek okur, halk ile paylaşır. Toplumda yaşanan kahramanlıkları ve ihanetleri, toplumun acıları ve sevinçlerini büyük bir özenle kılamlarında örmüş dile getirmiştir. Toplumda bilinen ilgiyle dinlenen kılamlarını, daha büyük bir coşkuyla okumuş ve kendi özgün sesiyle yeniden yorumlamıştır. Dengbêj Şakiro, artık Kürt toplumu için bir duygu kaynağı haline geldi ve Kürt dilinin, kültürünün, sanatının ve müziğinin savunucusu ve yorumcusu olarak Kürt değerlerine sahip çıkmanın yükünü olanca ağırlığıyla taşıdı. Yüreği acı içinde olduğundan tüm toplumun değerlerine sahip çıkmasını bekliyor! Ancak bu acı ve ıstırap son nefesine kadar onunla kalır! Son nefesini 5 Haziran 1996'da İzmir'de verdi ama gözleri Kürt toplumunun değerlerine sahip çıkması beklentisinde oldu.

"Ribat Kekliği-Ötügen Keklik" ve "Dengbêjlerin Şahı" olarak anılan ve bu gerçeğe göre yaşayan Dengbêj Şakiro, büyük özveri ve özenle kılam sözlerini örmüş ve güzel sesiyle okumuştur, kendi emeği ve yaşam tarzına göre bir sahiplenme yükünü gelecek neslin omuzlarına yüklemiştir. Biz de, Kürt diline, kültürüne, sanatına ve müziğine sahip çıkma anlayışıyla Dengbêj Şakiro adına bir kurum kurmayı gerekli gördük. İstanbul'da Dengbêj Şakiro Vakfı / Weqfa Dengbêj Şakiro (DŞV) adıyla, Dengbêj Şakiro’nun dengbêjlik/sanatçı haklarını güvenceye alan ve tanıtımını sağlayan bir kurumlaşmayı geç de olsa başarmanın sevinci, gururunu yaşıyoruz. Bu çalışmanın amacı; Kürtçe müzik özgünlüğünün sahiplenildiği, arşivlendiği ve dengbêjliğin eğitimin verileceği, geliştirileceği kurumdur. Bu kurumda Dengbêj Şakiro ismine göre dengbêjlik eğitimini planladık. Ayrıca Kürtçe kültür, sanat ve müzik eğitimleri, Kürtçe dengbêjliğini, dili, sanatı ve müziği üzerine bilimsel çalışmalar yürütmek, panel ve konferanslar düzenlemektir. Artık burası Dengbêj Şakiro Vakfı, Kürt Dengbêjlik Merkezi olarak çalışmalarını yürütecektir.

Dengbêj Şakiro Vakfı / Weqfa Dengbêj Şakiro (DŞV): Yoğun çabalar sonucunda dengbêjler Şahı, Dengbêj Şakiro’nun anısına bir kurum kuruldu. Dengbêj Şakiro Vakfı kurumu, dengbêjliği korumak ve geliştirmek amacıyla, Kürt müziğinin bir türü olan ve Kürt halkının kişiliğini de içeren ses eğitimini teşvik etmek, Kürt Toplumu’nun özgün müzik tarzı olan dengbêjlik başta olmak üzere, kürt kültürü ve sanatı üzerine akademik çalışmalar yapmak, bu konularda bilimsel eğitim araştırmalar yapmak, yeni nesillere kılam söylemeyi öğretmek, bunun eğitimini sağlamak, Kürt sanatının merkezi hizmet verecek olan kurumlaşmayı yurtiçi yurt dışı kamuoyuna tanıtımını sağlamayı amaçlamıştır. Bu amaçla Dengbêj Şakiro Vakfı, Kürt müziğinin tanıtımına yönelik uluslararası konferanslar düzenlemek ve tüm bu çalışmaların arşivlenmesini sağlamayı hedefliyor. Çünkü, yaşam koşulları dengbêjliğin tanıtımı konusunda yeterince olanak sağlamamıştır. Dengbêj Şakiro Vakfı sayesinde biz, dengbêjliği seven gönüllüler olarak, bu çalışmayı geliştirmeyi, Kürt Toplumu’nun dengbêjlerinin hayali olan; değişik seviyelere uygun olarak dengbêjliğin akademik eğitimini sağlamayı, sistemli hale getirmeyi amaçlamakatyız.

Dengbêjlerin Şahı, Dengbêj Şakiro’nun yüreğinde hasret kalan özleme cevap olabilmek için, yüreğinde kalan hasreti gidermek için, bir özür ve minnet borcu olarak Dengbêj Şakiro Vakfı’nı kuruyoruz ve bütün ilgililerin, tüm halkın, kendini Dengbêj Şakiro’nun sesinde kendilerini görenlerin ilgi ve desteklerini bekliyoruz.

MEHDİ TANRIKULU